30 Mart 2018 Cuma

Herhangi Bir Konuda Kendimi Tutmama Neden Olan Şey Nedir ? 13/52

 Genel olarak bağırıp, çağıran ,hakkını arayan bir tipim. O yüzden pek kendimi tutmam yani tutmazdım. Hep öyle oldum bu yaşa kadar ama yıllar geçtikçe biraz duruldum diyebilirim.
 Eskisi kadar güçlü yada tuttuğunu koparan biri değilmişim gibi geliyor bazen şimdilerde. Bunun adı olgunlaşma mıdır yoksa yorulma mıdır bilemiyorum. Bildiğim tek şey artık daha az mücadele ederek elde etmek ve o elde ettiğim kadarıyla mutlu olmak.
 İçinde yaşadığımız koşullar beni çok sinirlendiriyor aslında. Bundan yıllar önce çok daha kötü koşullardayken kazanılmış hakların ,şimdi o kazanılmış haklarını kullanan geri kalmış zihinler tarafından gasp edilmesi fena halde canımı sıkıyor, içimi acıtıyor. Ama biliyorum ki kendimi tutmayıp, tepki vermem hiçbir işe yaramayacak. Çünkü tek başına başarılabilecek bir şey değil bu .
Ekip işi, toplum işi. Bu konu oldukça sosyolojik bir konu.
 Hayatımın sadece beni ilgilendiren kısmına gelirsek ise beni bugüne dek bir şey yapmaktan alıkoyan tek şey rezil olma korkusu oldu. Bunun son derece yanlış ve kısıtlayıcı olduğunu biliyorum .
Kime rezil olmak bu kadar ürkütür bir insanı ?  El alem fikri neden bu kadar büyük ki zihnimde ?
Hem el alem dediğim o  insanların düşüncelerinin ne kadar sığ olduğunu ,bence toplum için ne kadar da faydasız olduklarını düşünmüyor muyum hep ? Ee o zaman nedir bu onları bu kadar ciddiye alış ?
İşte bu da benim bireysel tez konum. Aslında hepimizin bireysel tez konusu. Genele yayılan davranışların normal kabul edildiği bir dünyada sığ düşünceli o genele yayılmış insanların algıları ve tepkileri de normal kabul ediliyor. Hal böyle olunca da bizim gibi enine boyuna düşünen insanlar kendilerini böyle bir çıkmazın içinde buluveriyorlar.

Sevdiğim Yerler 12/52

 Sevdiğim yerler çok fazla çünkü ben yeni yerleri seviyorum ve onlar da haliyle benim bitiremeyeceğim kadar fazla.
 Sokakları güzel ,temiz , eski mimariye sahip evler ve dükkanlarla dolu her türlü yerleşim yerinde saatlerce dolaşabilirim. Yorulunca o çok sevimli dükkanlardan birine girip, bir çay içip, bir şeyler
atıştırıp, sonra kaldığım yerden devam edebilirim.
 Moda'daki cafeleri ,sokakları çok severim. Gerçi son zamanlarda sanırım oralarda şantiyeye dönüşmüş ama özlerim zaman zaman o sokakları.
 Safranbolu sokaklarını , Şirince sokaklarını , Kaz dağlarındaki köyleri severim. Huzur dolu gelir, bir rüyada gibi gezinirim oralarda.
 Bunlar dışında henüz gitmediğim görmediğim ama seveceğimden emin olduğum dünya kadar dünya köşesi olduğunu da hissediyorum. Keşfetmek ve şaşkın bakışlarla gözlemek çok büyük bir keyif veriyor genel olarak bana.

13 Mart 2018 Salı

Şu Andaki Müzik Listem 11/52

  Benim hiçbir zaman müzik listem olmadı. Sevdiğim müzikler oldu, daha fazla sevdiklerim oldu, kesinlikle tahammül edemeyeceklerim oldu ama bir müzik listem olmadı. Çünkü kulaklıkla müzik dinlemeyi sevmiyorum. Sakin sakin arka fonda çalmalı müzik benim için. Bazen de çok coşmak istiyorsam yüksek sesle ama yine arka fondan gelmeli. Kulağım içindeki o beni son derece rahatsız eden kulaklıktan gelmemeli. E hal böyle olunca da müziğe sürekli ulaşabilen biri olamıyorum doğal olarak. Açık ofiste çalışan bir insan olarak, herkesin kendi zevkine göre sakin sakin müzik çaldığı bir ortamın bir noktadan sonra uğultulu bir ortam olacağını biliyorum. Bu yüzden de iş yerinde pek tercih etmiyorum müzik dinlemeyi iş yerinde.
 Yine de aklımda çalan müzik listesini şu şekilde sıralayabilirim.
 *90ları dinlemeyi çok severim. Bana gençliğimi hatırlatır. O günlerde hiç sevmediği düşündüğüm yada dalga geçtiğim şarkılar bile beni alııııp çok başka yerlere götürür.
 *Dur bir sanatçı veya grup seçeyim de bütüüün şarkılarını şöyle bir dinleyeyim dediğimde ise aklıma ,
Candan Erçetin , Fatih Erkoç, Nazan Öncel , Model ,Sıla, Duman gelir . Bazen değişkenlik gösterir bunlar ama genelde ilk bunlar gelir aklıma.
 *Bazen de klasik müzik kulağımı iyileştirme gayreti içine girer ve seçtiğim bir sanatçının tüm eserlerini duyar duymaz tanıyabilmek için bir yandan ruhumu dinlendirir bir yandan da bir nevi ders çalışır gibi klasik müzik dinlerim .
 İşte müzik ile münasebetim böylesine karmaşık bir o kadar da sakindir benim.

Dünyayı Nasıl Görüyorum? 10/52

  Dünyayı hiç iyi ,hiç güzel ve hiç adil görmüyorum. Bu konu üzerinde çok fazla düşününce de inanılmaz bir karamsarlığa kapılıyor ve mutsuz oluyorum. En iyisi dünyanın güzellikleri görmek ve kendi küçük dünyanda sakin sakin yaşamak diyorum bu mutsuz anlarımdan çok yorulduğumda. Sonra bu da insanlık değil ki insanlar ne hallerde yaşamaya çalışıyor diyorum. Sonra yine aynı mutsuz döngüye giriyorum. Yani bir öyle bir böyle karmaşık bir ruh haliyle görebildiğim kadar iyi yanlarını görmeye çalıştığım bir dünya var karşımda.
 Görmek istediğimse , herkesin birbirine zarar vermeden sakin sakin yaşadığı , geleceğinden endişelenmediği , en önemli güvenlik ilkesi olan yaşamına devam etme hakkından mahrum kalmadığı bir yer.
 Tüm bunları düşünürken aklıma gelense Zülfü Livaneli'nin Son Ada kitabı.
 Bu düşüncenin üstüne ise söylenecek pek bir şey kalmadığı.

12 Mart 2018 Pazartesi

Bir Çocukluk Anım 9/52

 Şu an itibariyle 11.haftadayız ve ben her zamanki gibi her hafta bir yazı yazmayı yine beceremedim. Kaç kere niyetlendim ama hep erteledim. Şimdi bir oturuşta 9. , 10 ve 11. haftanın yazılarını bir avazda yazacağım.
 9. haftanın konusu bir çocukluk anımızdı. Aslında galiba ne yazayım diye düşünürken oyalanıp, bıraktım işin peşini ben.
 Genel bir özet geçebilirim çocukluğumla ilgili. O yüzden bir kaç anıdan oluşan bir potpori sunayım size.
 * Öncelikle ben başkalarının yaptığı saçmalıklardan bile utanabilen bir kişiliğim. İlk okulum Kemal Atatürk İlkokulu idi.  İzmir Agora antik kentine yürüyüş mesafesinde, hatta biz bile sınıfça birbirimizin omzuna ellerimizi uzatıp, sıra olarak buraya geziye gitmiştik. Bu antik kentin yakınında olması dolayısıyla çok sayıda turist gelip geçerdi bu okulun çevresinden . Okul yokuşta olduğundan ,yokuştan çıkarken bahçesi çukurda kalırdı ve biz teneffüsteyken bahçe demirlerinden turistler bahçeye doğru bakarlardı bazen. Bazı çocuklar da çocukça bir sevinçle ''hellooo '' diye bildikleri tek İngilizce kelime ile selam verirlerdi onlara. O an yaşadığım utancı anlatmama imkan yok. O yüzlerce çocuğun olduğu bahçede sanki bir anlığına yer yarılır ve ben içine girerdim. Saçma biliyorum ama bu özelliğim yıllarca evrile evrile benimle yaşamaya devam etti. Bu saçmalıksa bile -ki belki sadece bir çocuk sevincidir ,ben yapmıyorum ki o saçmalığı. Ne diye utanıyorum belli değil.
* Bir başka anım daha ilkokula başlamadan önceye dayanıyor. Bir turuncu taburem vardı. Bazen onu sokağa çıkarıp, oynuyordum. O gün oynadıktan sonra eve sokmamış, kapımızın önünde bırakmıştım.
O zamanlar apartman olarak adlandırmadığım apartmanın içine koymuştum ama. Sonra kapımız çaldı. Kapıyı açında tanımadığım bir teyze, bir eliyle yine tanımadığım bir çocuğun kulağından tutmuş -tutmak ne kelime çekmiş hatta o kadar çekmiş ki çocuk o tarafa doğru uzuyor gibi görünüyordu, diğer eliyle de benim turuncu taburemi tutmuş getirmişti. Oğluna bir güzel ders vermişti, kimsenin bir şeyini almaması konusunda.
* Bir de ben çocukken anneannemlere yakın otururduk. Hafta sonları çok erken kalkar ,annemler uyurken sessizce evden çıkar onlara giderdim. Kalabalıkta kahvaltı yapmayı çok severdim. Onlarla kahvaltı yapar, uyuyan dayımı kandırıp, ondan para tırtıklar ve sonra da bakkaldan bulmaca eki olan en az 6-7 tane gazete alırdım. Aysel Teyzem ile o bulmacaları  yapar yada yaptığımı zanneder öğlene doğru da Selma Teyzem eşliğinde eve giderdim. Annem kızmasın diye her seferinde teyzem götürürdü beni eve.
 İşte çocukluk anılarımdan bir kaç küçük örnek.



7 Mart 2018 Çarşamba

Arda Resim Yapıyor

 Arda dün akşam ilk kez resim yaptı.
 Şu mıknatıslı tahtalara bir şeyler çiziyordu. Kareler ,çizgiler vs. Aaa ne güzel ,aa ne güzel diye biz de destekliyorduk ki bir anda bir resim gördüm o tahtada . Gözlerime inanamadım çünkü bu bir ilk . Ağzı , yüzü olan bir insan çizmiş . Bayıldık bu resme ve hemen fotoğrafını çektik. Nasıl güzel güldü ve poz verdi. Bir şeyi başarmış olmak ve beğenilmek çok hoşuna gitti.
 Sonra yanıma oturdu ve ilk yaptığı resmi silip bir kez daha çizdi. Çizerken de neler yaptığını anlattı.
* Şimdiii bir daire çizelim. (Çizdi .)
* Şimdiii gözlerini çizelim. (Dairenin içine iki nokta koydu.)
* Şimdi de ağzını çizelim. (Ağız kısmına bir yarım daire çizdi.)
* Şimdi dee burnunu çizelim. (Dairenin tam ortasına bir nokta koydu.)
*Şimdi bacaklarını çizelim. (Dairenin altına iki çubuk bacak çizdi)
*Şimdiii kollarını çizelim. (Dairenin iki yanına iki çubuk kol çizdi.)
*Vee şimdi dee omuzlarını çizelim. (Kolların üstüne birer tümsek çizdi.)
Bunları bitirince çok güzel ,kolu bacağı, ağzı yüzü olan bir daire çıktı ortaya. Ama her yaptığının fotoğrafını çekmemizi beklemesin diye fotoğrafını çekmedim.
 Neyse anlattıklarımı unutmamanın en iyi yanı şöyle şirin bir fotoğraf eklemek.