26 Şubat 2018 Pazartesi

Bir Garip Pazar Günü

 Bir garip pazar günü dediğime aldanıp da her pazarımızın atraksiyonlarla dolu ,birbirinden çok farklı pazarlar olduğunu sanmayın sakın. Bu pazar evden dışarı çıkmama eylemi yaptık resmen.
 Hadi bu benim için çok farklı bir durum değil ama çocuklar için hatta en çok da Sinan için oldukça farklı bir durum. Ben genellikle cumartesi günlerinde bir program yapıyor olduğum için pazar günleri ev işleri ile uğraşarak geçiriyorum ama Sinan haftalık alışverişi pazar günü yapıyor ve bu alışveriş sırasında en azından Arda'yı yanında götürüyor ki çocuk bir açık havada yürüsün, bir sokakta nefes alsın.
 Bu hafta alışverişi de cumartesiden halledip, yarın evden dışarıya çıkmayacağım dedi Sinan. E cumartesi günü de babaannemler bizde olduğu için dışarı çıkamadık Arda ile ben. Yani garipten ziyade bunaltıcı diyebileceğimiz bir hafta sonu oldu Arda için.
 Bütün gün iş güç derken çocukla çok fazla ilgilenemediğimizden akşam hep birlikte biraz kudurduk.
Koltuğun kırlentleri ile yastık savaşı yaptık ailece. Çocuklar çok eğlendi. Arda yastık darbesi ile yalpalayıp yere düşüyor ve tam kalkarken bir diğer yastık darbesiyle yine yere yuvarlanıyor ve bu arada gülmekten katılıyordu. Güzel bir aktivitenin sonunda ,kan ter içinde koltuğa oturdu ve ,
 '' Anne bak saçlarım sırılsıklam ıslandı, köfte gibi oldum.''
 Bunun üzerine ben katıldım gülmekten ve Sinan'a Arda'nın söylediğini duymadığı için anlatmaya başladım. ''Biz sucuk gibi olmuşsun diyoruz ya Arda da köfte gibi diyor'' diye.
 Arda bunu duyunca ''Tamam ben de sucuk gibi diyeyim'' dedi.
 '' Anne bak saçlarım sırılsıklam ıslandı, sucuk gibi oldum.''
Bazen çok güldürüyorlar beni. Çok eğlendiriyorlar, çok gurur duymama neden oluyorlar, çok, çok, çok hissetmemi sağlıyorlar bir çok şeyi. Ama bazen de çok sinirlenmeme neden oluyorlar. O kadar çaresiz hissediyorum ki kendimi ,böyle olunca da daha saldırgan olup, daha çığırtkan oluyorum.
Zaten Duru' nun benim için yazdığı akrostiş şiire bakınca bana karşı olan hisleri beni acıtacak kadar netleşiyor gözümün önünde.
Tüm aile için bir şeyler yazmış ama benim için yazdıkları oldukça manidar ve bir o kadar da gerçek.











Arda'dan İnciler

 Cumartesi günü misafirlerim vardı. O yüzden de cuma akşamından başlayarak sürekli bir koşuşturma içindeydim.
 Akşamdan salata için börülce haşladım , yeşillikleri yıkadım. Tatlı için Kemalpaşa tatlılarını şerbetledim. Enteresan bir tatlı yaptım. İçinde Kemalpaşa tatlısının topçukları olan pamuk prenses tatlısı. İki tatlıdan bir tatlı yaptım ama toplamda bir tatlılık şeker kullanarak kendi çapımda günah çıkardım.Tatlı yemeye ara vermiş ve mümkün olduğunca hamur işlerinden, ekmekten, pilavdan ,makarnadan uzaklaşmışken misafir gelmesi gerçekten çok kötü bir durum. Bütün gidişatı sekteye uğratıyor. Çünkü sadece misafirlerin yanında atıştırmakla kalmıyor, onlardan sonra kalanları birkaç gün daha tüketmeye devam ediyor insan.
 Neyse işte ben böyle ikramdı, evdeki yayıntıları oraya buraya tıktı uğraşırken Arda ortalarda dolaşıyor ve şu repliği tekrar ediyordu.
''Off ben artık aşık olmaktan çok sıkıldım. Bir daha hiç aşık olmıycam , ben artık ateşli olucam ,aşık olmıycam .''
 ''Aşık olmak ne demek ?''diye sordum,cevap yok. ''Neden sıkıldın ? '' diye sordum ,cevap yok.
''Bunu nerden duydu?'', ''Ateşli olmak ne demek ?'' bunları da merak ettim ama sormadım. Nasıl olsa bunlara da cevap vermeyecekti.




Hayatınızı Etkileyen Bir Kitap 8/52

Hayatımı etkileyen ,beni bir yönden alıp, başka bir yöne yönelten bir kitap oldu mu emin değilim ama eğer bu denli etkileseydi emin olurdum herhalde. Ama okuduktan sonra uzunca bir süre etkisinden kurtulamadığım kitaplar oldu. Her gözümü kapattığımda yada sessiz kaldığımda bitirdiğim o kitaplardan sahneler canlandı gözümün önünde.


Okuma sırası ile yazarsam ,bunlar;
1. Alexandre Dumas - Kamelyalı Kadın
2. Zülfü Livaneli - Serenad
3. Sebahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf


Ben genel itibariyle yazdıklarından, izlediklerinden çok kolay etkilenen ve hemen gözünden yaşlar süzülüveren bir tipim. O yüzden eminim çok daha fazla kitap beni etkilemiştir ama dediğim gibi hayatımı etkilememiştir eminim.

Beni Geren Endişelendiren Bir Şey 7/52

 Alt tarafı haftada bir günden 52 hafta bir şeyler yazacağım şuraya ,onu bile beceremedim.
İki hafta rötarlı olarak yazıyorum 7. haftanın konusunu.
 7 haftanın konusu ; sizi geren ,endişelendiren bir şey .
 Beni içinde yaşadığımız dünya çok endişelendiriyor. Çemberi biraz daralttığımda ise içinde yaşadığımız ülke diye cevap verebilirim bu soruya. Haber izleyemiyor, gazete okuyamıyor, twitter takip edemiyorum. Sakin sakin instagram takiplerim vardı .Onlar bile artık gayet haklı olarak gündem ile ilgili paylaşımlar içerdiği için daha az takip eder oldum .
 Bu tavrımın hiç doğru bir tavır olmadığını , gözünü kapatmanın ve kulaklarını tıkamanın ne kendine ne çevrene bir faydası olmadığını elbette biliyorum. Ruh sağlığım ise gündemi sarsan korkunç haberleri kaldırmıyor. Aklım almıyor insanların nasıl bu kadar kötü olabildiğini.
 Bu yazıyı yazarken bile içim sıkılıyor , beynimin ister istemez yönlendirildiği haberlere.
 Kısa kesmek en iyisi. Beddua etmek istemiyorum ,Allah ıslah etsin demek istiyorum sadece. Islah olmayacaklarsa da yok olsunlar. Dünyanın temizlenmesi şart.

6 Şubat 2018 Salı

Bu Haftanın En Güzel Hadisesi 6/52

 Bu haftanın en güzel hadisesi nedir sorusunun cevabı henüz yok bende. Çünkü bugün daha haftanın ikinci günü ve haftanın nasıl güzelliklere gebe olacağını bilemeyiz.
 Şu an itibariyle hayattayım, sağlıklıyım, sevdiklerim de öyle diye cevap veriyorum bu soruya.
 Ama yarın belki de güzel bir olay olur ,çok sevinir çok mutlu olurum ve sizinle de paylaşırım .

 Dün akşam çocuklarla yalnızdık. Bir yandan bir köşeye çekilip , kitap okumak istiyorum, bir yandan çocuklarla ilgilenmem gerekiyor. Zaten bütün gün evde değilim bari evde olduğum zamanlarda çocuklarla iletişim halinde olmalıyım diye içim içimi yiyiyor. Ama bu iletişimin oyun olmasını istemiyorum çünkü oyunbaz bir insan değilim ve oyun oynarken sıkılıyorum. Bu hep böyleydi ,yeni kazanılmış bir alışkanlık değil yani benim için.  Ben çocuklarla zaman geçirirken en çok kitaplardan faydalanıyorum ,bir de kağıt-kalem eşliğinde yapılan aktivitelerden. Kitap okuyorum onlara yada en fazla isim-şehir-hayvan oynayabiliyorum Duru'yla. Bazen televizyon da izliyorum onlarla ama izlediğimiz hakkında, yorum yaparak ve konuşarak izliyoruz.
 Neyse işte böyle uzun bir detay verdikten sonra konuya dönebilirim. Dün akşam çocuklarla yalnızdık. Televizyonu kapattım . ''Haydi herkes eline kitabını alsın. Kitap okuyacağız bu akşam '' dedim. Arda ''Ben bilmiyorum sen oku'' dedi. Ben okurken bazı yerleri benden önce okudu . Ezberlemiş kitabın büyük bir bölümünü. Çok hoşuma gitti. Duru da böyle okuduğumuz kitapların bir satırını bile atlasam '' öyle değil, böyle , eksik okudun, atladın'' diye müdahale ederdi. Arda'nın Duru kadar olmasa da kitaplara ilgisi arttı. Daha da iyi olacak. Bak işte bu da bu haftanın güzel bir olayı olarak yorumlanabilir.
 Ne oldu da söyledim bilmiyorum ama dün Arda'ya ''Seni yerim'' dedim.
Arda ''Beni yiyemezsin . Ben bir insanım . Sen yanlış öğrendin galiba.'' dedi.
''Galiba'' nın ilk a sını uzatmadan söyledi. Çok komikti ve ben gerçekten yemek istedim Arda'yı.
 Ben dün akşam başladığım kitabımın büyük bir kısmını okudum. ''Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır!'' 'ı okuyordum.
 Duru ise dün akşam ''Kraliçeyi Öldürmek'' diye bir kitabı okuyup, bitirdi. Takdir ve tebrik ediyorum kendisini .
 Arda için de  ''Dinozor Hikayeleri'' kitabının bazı bölümlerini ve en sevdiği kitap olan ''Eyvah,Kalbim Kırıldı'' yı okuduk.
 Verimli bir akşamdı.
 Ta ki yatarayak yedikleri onca meyveye ve içtikleri birer bardak süte rağmen acıktık deyip, akşamın on buçuğunda makarna yemek istemelerine dek. Ben tatilde pervasızca yemiş olmamızdan mütevellit düz itibariyle yediklerime içtiklerime dikkat etmeye karar verdim ve bu kararımı Duru ile de paylaştım. Duru'nun da ekmek,hamur işi ve abur cubur olayını biraz azaltmasını istemiştim. Ama akşam işten geldiğim andan itibaren çocuk, kitapta, televizyonda hep algıda seçicilik yaşayarak, sandviç , mısır gevreği vs vs her türlü yiyeceği gördü. Kaçınılmaz son olarak da gereğinden fazla yiyerek  uyudu . Ben de bağırıp, çağırıp yattım. Gecenin sonu başladığı gibi sempatik bitmedi yine.