30 Ocak 2018 Salı

Cips ,Kola ,Kilit

 Duru'nun okuldan öğrendiği ve üzerimizde çok sık kullandığı bir ritüel var. O kadar sık kullanıyor ki bu bir işkence olmaya başladı bizim için. Bir yandan da o kadar eğleniyor ki engellemek istemeyip, biz de müdahil oluyoruz zaman zaman.
 Meltem'e de yaptı bunu dün akşam. Meltem anlamadı tabi doğal olarak. Sonra Meltem'e anlatmaya başladı detaylarını. Bize de çok sefer anlatmıştı ama ben muhtemelen arada sıkılıp, dinlemediğim için tam anlayamamışım. Dün tam olarak anladım. Şöyle ki,
 *Aynı anda bir şey söylediğimizde ''cips,kola,kilit'' diyor. Böyle deyince herhangi biri senin adını söyleyene kadar konuşamıyorsun.
*Aynı anda bir şey söylediğimizde ''cip,kola,kilit,kilit bende'' derse sadece O senin adını söyleyene kadar konuşamıyorsun.
*Bir deee aynı anda bir şey söylediğimizde ''cip,kola,kilit,kilit bende ,ayna'' derse sadece O senin adını ve soyadını 3 er kez söyleyene kadar konuşamıyorsun.
 Yaaa öyle basit şeyler değil bunlar. İlk dinleyişte anlamamış olmamız da gayet normal .
 Duru bunu yaptığında, ardından hemen Arda nın da gülerek ,hatırladığı kadarıyla bunları tekrar etmesi ve sonra hep birlikte bu fenalık geçirdiğimiz ritüele gülmeye başlamamız ise paha biçilemez.
 İyi ki varsın Duru . Gerçekten hayatımıza renk katıyorsun.

Ben de Bir Lulu'yum


  Bugün Ayşe'nin Kozası bloğunda bir yazı okudum. ''Ev Köpeği '' başlıklı .Onca eğitim almasına rağmen patlayıcıları koklamayı reddeden Lulu isimli köpeğin CIA tarafından işten çıkarılması konusunda yazılmış.
  Sevgili Ayşe çok güzel bir bağlantı kurmuş BBC de yayınlanan bu haberi okuduğunda. Hislerime tercüman olmuş. Ben bu yazıyı bireysel olarak okusaydım kuvvetle muhtemel bu bağlantıyı kuramayacaktım.
 Konuyla ilgili hislerimi de şu şekilde özetleyebilirim sanırım.
 38 yaşıma geldim. Tam olarak ne olmak istediğimi ben bulamadım şahsen. 2 yıl kadar evde oturdum çünkü ilk çocuktaki vicdan azabından kurtulmalı ve ikinci çocuğuma kendim bakmalıydım bir süre. Evdeki ilk sene fena geçmedi ama ikinci sene çok sorguladım hayatı. Yıllardır istediğim şey buydu ama işte elde edince de mutlu olamamıştım. Sonra iş arayışlarına başladım, girişimci olup, esnek çalışma saatleri ile bir şeyler yapmak istedim. O kadar düşündüm o kadar düşündüm ki zaman zaman beynim yanıyor gibi hissettim. Sonunda kaldığım noktaya geri dönüp, yıllarca çalışıp tecrübe edindiğim işime geri döndüm. Yaklaşık bir buçuk yıldır yeniden çalışıyorum ve yine devrelerimi yakmaya başladım gibi. Şimdi eskisi kadar hevesli değilim evde oturmaya, çünkü o süreci ne kadar sancılı geçirdiğimi henüz unutmadım ama burada olmak da mutlu etmiyor beni. Seçim yapamıyorum. Zamanımı ne için geçirmek istiyorum neyi değiştirmeliyim vs vs.. Off cümlenin sonu yok, bağlayamayacağım galiba . Hislerimiz karşılıklıdır eminim bir çoğumuzun.
 Sevgiler.

29 Ocak 2018 Pazartesi

Arda'nın Kelimelerle İmtihanı

Arda'nın Babamın Adına Enteresan Bakışı


Geçen akşam Arda yerde arabaları ile oynarken bir anda sordu;
Arda : Anne benim bir dedemin adı Hamza , öbür dedemin adı neydi?
Ben : Neydi annecim ?
Arda : Neydi ?
(Eğer sorduğu soruya soruyla cevap verirsen , O da soruyla cevap verir ve bu diyalog sabaha kadar yada sen çatlayana kadar sürebilir )
Ben : Bülent , annecim .Diğer dedenin adı Bülent'ti.
Arda : Anladım. ''La Bülent'' .


Arda'nın bunu Alaluna kıvamında söylediğini hiç sanmıyorum. Ancak ''labirent'' ile karıştırmış olabileceğini tahmin ediyorum.


****


Eyalet mi ? Ben korkarım !!!


Duru televizyonda izlediği Amerika'da fırtına ,kasırga haberinin ardından sorulara başlamış.
(Kuzeni yani Beyza bu yıl eğitimine Amerika'da devam ediyor.)
Duru : Beyza ablamın orada da var mıdır?
Meltem : Beyza Abla'n Virgina Eyaleti'ndeymiş.
Arda : Ayyy, eyalet mi ? Ben eyaletten korkarım.


Arda burada da eyaleti ''hayalet'' zannetmiş olmalı.



23 Ocak 2018 Salı

Yarıyıl Tatili

 Yaz tatili ,yarıyıl tatili gibi uzun tatiller bir çok ailede olduğu gibi bizde de endişe ile karşılanıyor.
 Çocuğuna bakacak kimsesi olmayan ailelerde eyvah çocuğu ne yapacağım, hangi yaz okuluna veya etüde yazdırsam gibi sorulara neden olurken , bizde eyvah annem çocuklarla delirecek ,çocuklar önce birbirlerini yiyecek sonra da annemin kafasının etini yiyecek diye düşündürüyor.
 İşte bu düşünceleri yoğun olarak yaşadığımız biz yarıyıl tatilindeyiz. Şimdilik vukuat yok-daha iki gün oldu gerçi, yada henüz bize aktarılan bir vukuat yok.
 Duru şimdilik ödevlerini yapıyor. Arda ile kuduruyor. O uyuyunca annemle zaman geçiriyor. Barbie evi ile evcilik bile oynamışlar. Ama Arda da Duru da zor çocuklar, inatçı çocuklar. Birbirlerine girmeleri an meselesi olabiliyor. Özellikle Arda Duru'nun bir çok eşyasını ,faaliyetini izinsiz alıyor.
Duru bağırıyor, Arda ağlıyor. Tımarhane gibi yani. Bizim akşamları yaşadığımız bu tımarhane ortamı tatilde 7/24 süren bir ritüele dönüşüyor ki bu çekilir gibi değil.

Şu Anda Penceremden Ne Görüyorum ? 4/52

 Bu haftanın konusu şu anda penceremden ne gördüğüm.
 İtiraf etmek gerekirse şu anda penceremden bir şey göremiyorum çünkü iş yerindeki ofisin benim oturduğum kısmında bir pencere yok. O yüzden bu soruyu evimin salonundaki pencereden ne gördüğüm şeklinde cevaplamayı uygun görüyorum.


 Evimin salonundaki pencerelerin birinden aramızdaki küçük bahçeden hemen sonra başlayan karşımızdaki apartmanı görüyorum. Salonun diğer penceresindense bir sokağın diğer yanındaki apartmanı görüyorum. Anlayacağınız bu pencereden bir şey görme konusunda pek şanslı sayılmam.
Bu soruyu ilk soruya bağlayarak şükür ki başımı sokacak bir evim var ,huzurum yerinde pencereden göremediklerimi hayal edebilirim vs vs diye bir şükür sebebi oluşturabilirim.


 Sırf bu pencereden baktığımızda gökyüzünü görememe derdi yüzünden zaman zaman bir taşınma fikri doğuyor beynimizde, özellikle de Sinan'ın beyninde .
 Neyse ki beyin denen organımız kendini savunmayı çok iyi becerebilen ve her türlü ortama uyum sağlayabilen bir organ da bu fikir çabuk uzaklaşıp ,gidiyor. Onca kredi borcu altına tekrar girmek o kadar ürkütücü ki toparlanıveriyor ve 'oh çok şükür' diyoruz hemen.

17 Ocak 2018 Çarşamba

Daha Çok/Sık Yapsam Dediğim 5 Şey - 3/52

 Daha sık yapsam dediğim şeylerden ziyade keşke yapsam dediğim şeyler var benim. Ama o belki de başka bir günün konusudur. ( Bu arada bir koşu gidip listeyi inceledim çok net olarak böyle bir konu yok ama dolaylı olarak bu cevabı verebileceğimiz haftalar var.) Neyse ben daha fazla yapsam dediğim şeyleri listeleyeyim en iyisi.
  1. Daha çok kitap okusam/okuyabilsem. Okuyabilsem diyorum çünkü kitap okuyabildiğim zamanlar ya otobüsle işe gittiğim zamanlar-ki bu çok sık olmuyor yada gece çocuklar uyuduktan sonraki zamanlar-ki bu da çok sık olmuyor .Çünkü ben onlardan önce uyuyor oluyorum genellikle. Ayda bir kitaptan yılda 12 kitap garanti ama daha fazlası olmalı . Geçen yıl 14 kitap okumuşum mesela. Gerçekçi bir hedef belirlemek gerekirse en azından ayda 2 kitaptan yılda 24 kitap okumak isterdim .
  2. Daha sık senfoni orkestrası konserine ,baleye , tiyatroya gitsem. Tiyatroda değil ama konserde ve bale gösterilerinde başka bir dünyaya yol alıyorum. Konserdeysem keman çalan kızlardan birini gözüme kestirip, neredeyse konser boyunca o kızın kendim olduğunu düşünüyorum , büyüleniyorum , imreniyorum keşke diyorum. Bale gösterimlerinde de benzer hislere kapılıyorum ama keman çalan kızı izlerken olduğu kadar değil. Onu izlerken keşke değil de acaba diyorum. Acaba olabilir miydim ?
  3. Arkadaşlarımla daha sık görüşsem. Görüştüğüm farklı arkadaş gruplarım var. Eski iş yerinden arkadaşlarım , eski okul arkadaşlarım , ailece görüştüğümüz bir iki arkadaşımız , Duru'nun sınıf arkadaşlarının anneleri . Yani aslında asosyal değilim .Arkadaşlarımla daha sık görüşsem deyince öyle gibi algılanıyor ama öyle değil. Tek sorun benim bu konuda üşengeç olmam. Tüm bu görüşmeler için bir tam gün ayırmaya çalışmam ve bu bir tam günün de hafta sonuna hatta cumartesi gününe denk gelmesini istemem büyük bir sıkıntı oluyor. Çünkü sadece ayda dört cumartesi ile hem bu isteklerimi karşılayıp, hem de daha sık görüşebilmem pek mümkün görünmüyor.
  4. Yoga yapabilsem .Daha sık diyemiyorum çünkü çok uzun zamandır zaten yapmıyorum. Ama bunu bir yaşam biçimi haline getirsem. Hatta o kadar ki yoga yapmadan uyuyamasam aynı diş fırçalamak kadar doğal bir gereksinim olsa bu benim için.
  5. Daha düzenli daha istikrarlı yazsam. Ben aslında eline kağıt kalem alarak yazmaktan hoşlanan bir insanım. İş yerinde bile bunca teknolojik gelişmeye rağmen defterlere kağıtlara notlar alıyor, düzenli aralıklarla güncellemeleri ekleyerek notlarımı temize çekiyorum. Ama blog öyle değil. Blog yazmak yani bu konuda düzenli olmak gerçekten çok istediğim bir şey. O yüzden bu challenge bana çok iyi gelecek diye umuyorum. Böylece bir alışkanlık oluşturabilirim belki.




Evim / Yuvam Dediğim Yer - 2/52

 Evim gayet normal bir yurdum evi. Büyük değil, küçük de değil. Herkese bir oda düşüyor sonuç olarak. Lüx hiç değil. Ara ara tamam itiraf ediyorum sık sık değiştirmeyi düşünmüyor da değilim.
Buna rağmen kendimi içinde gayet konforlu ve rahat hissediyorum.
 Genel olarak oldukça dağınık. Her yerde oyuncaklar var. Salonun hepimizin yaşam alanı olduğunun bilincinde yaşıyoruz. Bu nedenle de salonda hepimize ait bir şeyler var ama tabii daha çok oyuncaklar var. Salonumuzun ortasında bir üç tekerlekli bisiklet, bir kaydırak , bir hacıyatmaz ,bir şişme koltuk ve bunların dışında legolar ve arabalar görmeniz gayet doğal bir durum.

Düşününce evimiz aslında çocuklar için bir yaşam alanı formunda diyebiliriz. Şöyle ki;
Duru'nun odası , Arda'nın odası , salon ve bu yaz kapattığımız balkonumuz hep onların eşyaları ile dolu .
Konuyu hemen şükre bağlayalım veee tüm bunlar için binlerce ,milyonlarca şükür.
İyi ki varlar ve iyi ki evimizi dağıtacak kadar sağlıklılar.



Nelere Şükrediyorum - 1/ 52

 Bugün appleesoda nın (namı diğer dövüşürken hanımefendi değilim ) bloğunda okuduğum yazısında bahsediliyordu bu 52 haftalık challange tan. Benim gibi blog yazma disiplini kati surette oturmamış bir insan için oldukça elverişli buldum. Uygulayamazsam çok büyük rezillik olur çünkü sadece haftada bir kez yazacak şekilde düzenlenmiş konular. ''Bari haftada bir gün yaz be kadın'' deyip yazma niyetindeyim. Bakalım...


 Aşağıda listenin orijinalini görebilirsiniz. Ayrıca Fermina Daza listeyi çevirmiş.





''Nelere şükrediyorsunuz?'' ilk haftanın konusu. Bu hafta biraz hızlı davranır da ilk üç haftanın konularını tamamlarsam neden olmasın ?



 Hafta-1 Nelere Şükrediyorsunuz ?


 Eskiden hep daha iyisini isterdim yada şöyle açıklamak daha mantıklı olacak. Hep bir şeyler isterdim.
Şimdi de zaman zaman bir şeyler istediğim keşke olsa dediğim oluyor tabii ama çabuk geçiyor bu istek. Şu an sahip olduklarıma delice şükrediyorum. Sağlıklı oluşuma, sevdiklerimin sağlıklı oluşuna , eşime , çocuklarıma , anneme ,kardeşime binlerce şükür .
Şöyle düşünüyorum ; İnsanım ve zaaflarım var. Bazen daha iyisini , bazen daha fazlasını istiyorum ve sonra bir anda normale dönüyor ve şu an içinde bulunduğum duruma şükrediyorum. Aslında bu durumda ne kadar mutlu olduğumu fark ediveriyorum.
Bu noktaya ulaşmamda okuduğum kitaplar ,takip ettiğim instagram hesapları ve bloglar ayrıca bunlara bağlı olarak mindfulness olayı ile daha yakından ilgilenmem büyük bir etken tabii.
Geçen hafta sonu Duru'nun sınıf arkadaşları arasında yapılan doğum günü organizasyonunda laf arasında o kadar çok ''şükür ben halimden çok memnunum '' , ''her yerimi seviyorum'' türünde konuşmuşum ki , '' sen hep mi böyleydin yoksa bir şey mi yaşadın ?'' diye sordular.
Evet etrafta öyle zorlu yaşamlar ,öyle çaresiz insanlar var ki...
Bu yüzden artık beynimden geçmesine rağmen dilimden de duyulsun istiyorum şükürlerimin.
Böyle sakin ve dingin devam etsin inşallah bu halim.

16 Ocak 2018 Salı

Arda da Artık Olaylara Müdahil

 Bu ne biçim başlık !!!
 Bence de ne biçim bir başlık. Ama aslında çok da anlamlı. Çünkü Arda olaylara Duru'nun verdiği tepkileri vermiyor. Yada belki ben ikisini çok fazla kıyaslıyor ve Arda'nın çooook geride olduğunu düşünüyorum. Aslında Arda' nın çok geride olduğunu düşünmek yerine ,Duru'nun çok önde olduğunu düşünmek herkesin mutluluğu için en faydalısı.
 Biz Duru ile gece yatarken hep kitap okurduk. Bir, iki, üç derken ben çok yorulur ve ''aaa yeter artık , uyku vakti '' der susturmaya çalışırdım Duru'yu.
 Aynı rutini Arda'da da uygulamaya çalışıyorum. Her gece yatarken kitap okuyorum ama Arda okuduğum kitapları Duru gibi ezberlemiyor ,uyku sersemi atladığım yerleri farkedip beni uyarmıyor,
bazı sayfaları okumadan geçtiğimde çok da umrunda olmuyor. Öyle ki çok uykum varsa ona kitap okumadan uyuyabiliyorum . Bunlar Arda nın kitap okumaya karşı çok isteksiz olduğunu düşündürüyordu bana.
 Zinciri kırdık sanırım artık. Özelikle Duru'ya geçen yıl okul için aldığımız ve resimlerine saatlerce bakabileceğim o güzel kitapları Arda'da çok sevdi. Her akşam çeşit çeşit kitap okuyoruz.
''Hadi yatağımıza yatalım ,kitap okuyalım'' diyor mesela. Hala odasının ikimizin odası, yatağının ikimizin yatağı olduğunu düşünüyor olsa da o yatakta kitap okuyarak uyumayı alışkanlık edindi.
 Bundan sonra ilk fırsatta o güzel kitapları burada kayıt altına alacağım.

 Bir yenilik daha oldu hayatımızda. Arda ile ilk ciddi faaliyetimizi yaptık. Resim yapmaya da çok hevesli değil Arda. Boya kalemleri veya boyama kitapları zamanında Duru'yu etkilediği kadar etkilemiyor onu. 30.Aralık ta Duru ve Sinan Bilsem kursuna gittiği sırada biz Arda ile yalnızdık evde.
 ''Hadi seninle bir faaliyet yapalım '' dedim. Ablasının kalem kutusundan pritt bulmuş, oraya buraya sürmeye bir şeyler yapıştırmaya çalışıyor görünce aklıma geldi. Bir kağıda bir ev, bir güneş, bir ağaç ,iki bulut çizdim. Dergilerden uygun renkte sayfalar kopardım ,küçük küçük. Tutkal buldum.
Sonra o parçaları resme yapıştırması istedim. Çok da güzel yapıştırdı. Hatta büyük bir hata yaparak,
yaptığımız çalışmanın naturmord çalışması olduğunu söyledim ve hatta öğrettim.
 Ablası ve babası gelince ''Hadi oğlum söyle biz bugün ne çalışması yaptık'' dedim.
 ''Maturmord'' dedi Arda.
Sinan natürmordun o olmadığını söyledi. Duru'da ,
-''Anne siz kolaj yapmışsınız'' dedi.
Böylece  toplu halde beni yere serdiler.
Ama olsun, Arda'da elle tutulur, gözle görülür bir faaliyet yaptı, sonra eseri ile poz verdi.


Bu yazıya başlayıp buraya kadar yazdıktan sonra ara vermem gerekti ve taslak olarak kaydedip çıktım sonra tamamlarım diye.
Ama o kadar üşengecim ki yazma konusunda girip de tamamlamadım yazıyı bir türlü .Şimdi ise ne yazacaktım hatırlamıyorum. Heyhat!





3 Ocak 2018 Çarşamba

Yeni Yılın İlk Sabahı

Yeni yılın ilk günü biraz uyumak istedim. Biraz uyumak dediysem tabii öğlenlere kadar değil. Biraz.
Duru uyandı ve salona gitti. Onun sesini duydum. Arda uyandı yanımda kıpırdandı ama gözlerimi açmadım. Kalktı ve salona gitti ,ablasının yanına. Sonra da,
-''Keşke bir anneannem olsaydı.'' dedi.
Duru da,
-''E senin zaten bir anneannen var'' diye cevap verdi.
Bütün bunları duydum ama uyumaya yani en azından yatmaya devam ettim.
Çok şükür beni gülümsetenlerin varlığına...   


Yeni yıl gecesinden bir aile fotoğrafımızla veda edelim bu yazıya da.