20 Kasım 2014 Perşembe

Mutlu , Üzgün

Dün akşam Duru nun okulda yaptığı faaliyet kitabının birinci cildi eve döndü.
Bugün 2. yi göndereceğiz, çalışmaları için.
Okuldaki çalışmaları biraz inceledim. Anlayamadığım çizimleri O na sordum.
Bir sayfada üzgün ,bir diğer sayfada mutlu kavramı irdeleniyordu.
Sevinçten zıplayan bir kız resmi için '' Ayşe neden mutlu olabilir, alttaki boşluğa resmini
çizin'' diye sormuşlar.
Duru ağzında emzik olan bir bebek resmi çizmiş. Ayşe nin kardeşi doğmuş. :)
'Peki siz neden mutlu olursunuz?'' diye sormuşlar.
Duru bir havuz resmi çizmiş. Tatile gidip, havuza girince mutlu oluyormuş .
 
Bir diğer sayfada telefonda konuşurken oldukça üzgün görünen bir kız resmi çizmişler ve
 ''bu kız neden bu kadar üzgün olabilir?''
diye sormuşlar.
Duru kapısı açık bir kafes ve kafesten kaçmış bir papağan çizmiş. Kız bu yüzden üzgünmüş.
''Peki siz niye üzülürsünüz?'' diye sormuşlar.
Duru'nun cevabı :'' Sen ve Arda ölürse''
Hay Allah ım .Yine ölüme bağladık.
Güler misin? Ağlar mısın? Zaten bu sefer tırsıyorum ameliyattan galiba.

Başka bir dünya

Duru bir süredir ölüme takmış durumda. Sürekli ölümle ilgili sorular soruyor.
Duru: Anne senin baban var mı?
Anne: Vardı ama öldü.
Duru: Peki şimdi nerede ?
Anne: Başka bir dünyada.
İşte bir süredir bu ve bunun gibi kısa diyaloglarla işi kotarıyorduk. Ama artık yetmiyor.
Duru: Anne ''teyzem başka bir dünyada mı yoksa başka  bir şehirde mi?''
Anne: Başka bir şehirde kızım .İstanbul da.
Birkaç gün de bu diyalog üzerinden geçti. Şimdi her konu ölüme ve başka bir dünyaya
bağlanıyor.
Şu ana kadar ölüm konusunda uyguladığımız cevap şekli büyük oranda doğruymuş.
Farklı pedagoglardan araştırdım.
Ölümü uyku ve hastalıkla bağdaştırmamak gerektiğini ,yoksa en ufak bir hastalıktan ve
uykudan korkacaklarını söylüyor uzmanlar.
Ohh çok şükür ben de farkında olmadan çok çok çok yaşlanmaya bağlamıştım.
Doğru yapmışım.
Dün akşam nasıl oldu bilmiyorum. Duru bir şekilde anneanneler ,teyzeler vs vs diye
akrabalarını sayarken bir de ''dayım'' dedi.
Anne: Kızım senin dayın yok ki.
Duru: Aaa doğru ,dayım öldü.
Anne: Hayır kızım ,senin dayın yok. Olması için benim erken kardeşimin olması lazım ama yok.
 Senin dayın değil, deden öldü.
Duru: Haa ever bir de Atatürk öldü.
Anne: Evet kızım.
Duru: Peki neden öldüler.
Anne: Çok yaşlandıkları için ,çok ama çok.
Duru: Peki sen de mi öleceksin? Herkes ölecek mi?
Anne: Evet kızım, herkes bir gün ölecek . İnsanlar doğar, büyür, yaşar ,yaşar ,yaşar ,
çooook yaşlanınca da ölürler.
Duru: (ağlamaklı bir sesle ) Ama ben istemiyoruuuum.
Anne: Kızım ben daha çoook uzun yıllar seninleyim. Ölmeyeceğim.
 (Büyük konuştuğum için ciddi tırsarak)
Hem ölünce yok olmuyorsun ki. Başka bir dünyaya gidiyorsun. Çok mutlu oluyorsun.
Hem sonra bütün tanıdığın insanlarla orada tekrar buluşuyorsun.
(Pedagogların bir kısmı cennet-cehennem gibi soyut kavramlardan bahsetmeyin,
anlayamazlar diyor.
Bir kısmı da anlatacaklarınızı çok fazla detaya girmeden inancınıza göre şekillendirin diyorlar.
Ben cehennem değil elbette ama cennetten bahsetmenin doğru olacağını düşündüm. 
 ksi halde daha somut kavramlarla anlatmaya çalışacaktım olayı)
Duru:'' Nee yani neptün e mi gideceğiz? Peki evimiz , eşyalarımız ne olacak ?'' 
diye uzatınca , Sinan imdadıma yetişip, konuyu değiştirdi neyse ki.
Görünen o ki bu diyaloglar bir süre daha bu hızla devam edecek. Ta ki tatmin oluncaya kadar.